Cumartesi, Şubat 25, 2006

şindiiiiiiii


Aman da benim kuzucuklarım nicedir bensiz mi kalmış! Aman da ben yokken bunlar sürüden mi ayrılmış! Aman da benim koyunlarımı kurtlar mı kapmış! Yolarım len ben o kurtları! Hııııııı!!!

Tamam, rutin fırça ve paylama seansımızı gerçekleştirdikten sonra asıl meseleye dönebiliriz canlarım...

Hımm birileri "soundtrack isterük!" diyerekten kazan kaldırırmış, bre tez kelleleri vurula! Ay yok ayol, kıyamam ben onlara, gerekirse soundtracklerin kaşını gözünü yararık ama köfteler başımızın tacı (tabii bu durumda başımızın geniş ve sağlam olması lazım! :PPP)

Siz istersiniz de ben yapmaz mıyım be! Alın kuzu kuzu köftelerim; işte soundunuz trackiniz, dizleyin izleyin beni hatırlayın anacım ;)*

İlk sırada elbet ve tabii ki; The Crow (OST) ve muhteşem Graeme Revell, soundtrack'te bir numeraodur kendisi ;)
(not: yıldızlılar kişisel favorilerimdir :P)

1. Burn - The Cure*
2. Golgotha Tenement Blues - Machines Of Loving Grace*
3. Big Empty - Stone Temple Pilots*
4. Dead Souls - Nine Inch Nails*
5. Darkness - Rage Against The Machine
6. Color Me Once - Violent Femmes
7. Ghostrider - Rollins Band
8. Milktoast - Helmet
9. The Badge - Pantera
10. Slip Slide Melting - For Love Not Lisa
11. After The Flesh - My Life With The Thrill Kill Kult
12. Snakerider - The Jesus And Mary Chain
13. Time Baby III - Medicine
14. It Can't Rain All The Time - Jane Siberry*

Soonacııma; köftenin memleketi :P Balkanlara kısa bir yolculuk, sevgili Goran Bregoviç ve Emir Kusturica'nın Underground'u ;)

(not: bazılarını zaten biliyorsunuz, hatta birini Candan Erçetin Sevdim sevilmedim seveni sevemedim olarak söylemişti, ki çok da haklıdır kendisi :P)

1. Kalasnjikov 2. Ausencia 3. Mesecina 4.Ya ya (ringe ringe raja) 5. Cajesukarije 6. Wedding 7. War 8. Underground 9. Underground tango 10. The belly button of the world 11. Sheva

Şimdilik bu kadar canlarım, yeni bir matinede görüşmek dileğiyle; Aufwiederfaseln! ;))



Cuma, Şubat 17, 2006

gözünüz gönlünüz açılsın...


... Ya da daha beter kararsın :PPP

Sağdaki amcamızı zaten tanıyorsunuz; anlı şanlı Mickey Rourke'umuz. Tamam, yaşlandı azcık ama mihrap yerinde diye bi laf var canııım. Kendisi biraz olgun bir köfte (!) olsa da barbeküye uygundur sonuçta :PPP

Soldaki arka sayfa güzelimiz ise köftenin yeni kıyımlarından; Venezuela'nın dünyaya bağışladığı yeni star Edgar Ramirez! Kendisi Domino filmiyle ün kazanan (ya da kazanacak olan) taş mı taş Latino'muz ama dikkat edin, göründüğü gibi sırf vahşi bir cazibeden ibaret değil abiniz (sizin abiniz, benim diil!); ayrıca kendi filmlerini de yapan bir sanat adamı ;) Herkeslerden önce size duyurdum bak kıymetimi bilin, daha film piyasaya çıkmadan tanıttım size eniştenizi! E tabii, bu muhteşem köfteyi kızartıp da size ikram edeceğimi düşünmediniz herhalde, elbette ben yiyeceğim! :)))

Not: Film, oyuncuları kadar iyi değil, buradan belirteyim de sonradan kandırık yaptın diye başıma ekşimeyin! Afiyet olsun kuzucuklarım ;)*

Dipnot: Film Türkçe'ye "Domino Taşları" diye çevrilmiş; e haklılar anacım, baksanıza şu adamlara! :PPP

Çarşamba, Şubat 15, 2006

yine kar yine dolunay...


Evet canlarım; yine bir kar ve dolunayda beraberiz. Yaklaşık birkaç gecedir dolunay üstümüze doğmakta ve şu anda da lapa lapa kar yağıyor dışarıda. Tatil için en iyi hava bence. Özellikle de elinde sahlebi, kucağında battaniyesi ve üstünde pijamasıyla cam önünde bir yandan karı seyredip bir yandan da kitabını okuyanlar için (benim gibi evindeki tadilatla uğraşanlar için değil yani!) :P

O yüzden diyorum ki, eğer siz yapabiliyorsanız lütfen benim için de biraz keyif çatın. Ama ormandaki küçük kırmızı başlıklı kızdan da sakının. Duyduğuma göre kötü hain kurdu tuzağına düşürüp kötü emellerine alet ettikten sonra kayıplara karışmış. Ee kötü bir kurda bunları yapan, benim küçük masum kuzucuklarıma neler yapmaz değil mi ama! Amman haaaa :)))

Sizleri kar, dolunay ve kıımısı başlıklı kızla (:P) başbaşa bırakırken istek parçalarımı da sıralıyorum, tikat!

1. Tabii ki Karlar düşer... düşer düşer ağlarım fırk!
2. Her yerde kar var...
3. Neden saçların beyazlamış arkadaş (ne alaka ya! hııı kar düşmüş olabilir mi acep?!)
4. Kar düşer saçlarıma, yüreğime hasretin (yalan, yok bööle bi şarkı ben uydurdum!)

Bu şarkılar da yüreği sevgiyle eriyen tüm kardan adamlara gitsin hadi bakalım (heayt bee ne laf edermişim, len keçi, iice arabesk olduk len!) :PPP

Çarşamba, Şubat 08, 2006

güzel bir gün...



Bugün güzel bir gün :)

Haftalardır ilk defa uykumu tam alarak uyandım, tabii geç bir saatte...

Sonra uzuuun, güzel bir kahvaltı yaptım. Zaten hiçbir zaman yediklerimin kalori hesabını yapan bir insan olmadığım için yine kendimi özgür bıraktım, dünyaya bi kere geliyoruz ayol!

Derken gazete ve televizyon sefası yaptım, yine haftalardır ilk defa... En abidik yazıları okudum, en gubidik tv dizilerini bile izledim. İnsanın bazen kendine salaklık yapacak zamanı ayırması meğer ne keyifliymiş yahu...

Şimdi de bilgisayarda internet keyfi yapıyorum, o site senin bu site benim ve tabii yanımda her zamanki gibi Morrissey abiniz :) O "this charming man" dedi, ben "every day is like sunday" dedim, sonunda orta yolu bulduk, Beatles klasiği "hard day's night" eşiliğinde dans ediyoruz şimdi...

Birazdan Tae-bo yapacağım, yine haftalardır yapamamıştım ve artık yağ bağlamaktan altımdaki sandalyeyle bütünleşecektim ki silkindim ve kendime geldim. Gün uçan tekme günüdür!

Sonra sırada filmania var; uzundur izleyemediğim klasiklerimi izleyeceğim. The Crow (tabii ki ilki), Before Sunset, Secret Window, Boondock Saints ve belki biraz da Someone Like You... niahhaahhaahaaa

Bu arada kitap stoğum bitti, yani aslında bitmedi de, olanları okumak gelmiyor içimden. Hele ki o kadar küçük mucize raflarda beni beklerken! Hele bi buzlar çözülsün, karlar erisin, fethe çıkacağım. İstikamet Anita Blake!

Evet canlarım; bir finalsonrasıpsikozu-psikopatı okudunuz, bir sonraki programda görüşmek üzzre, esen kalın anacım ;)))

Salı, Şubat 07, 2006

mutant köfte!



Böyleydim (bkz. resim 1), böyle oldum (bkz. resim 2) :)))

Evet evet evet!

Dayak yemiş gibiydim, hatta hatta bi ara insanlıktan çıktığım bile oldu! Ama ama ama geri döndüm arkadaşlar, köfte is back kuzucuklarım! Artık özgür ve de mutlu bir insanım!

Niahhaahhaaaaaaaaaa...

Beni izleyin anacım ;PPP

Cumartesi, Şubat 04, 2006

karanlık yol


Karanlık Yol*

Karanlık dar bir yoldayız
soğuk
çok soğuk
Pinokyo'yu yakmak zorunda kaldık
o kadar ki soğuk

Gökte hiç yıldız yok
toprak kokmuyor
yürüyoruz
ellerimiz titriyor
her mola verdiğimizde
birini yakıyoruz
Her, birini yaktığımızda
mola veriyoruz desek
daha doğru

Karanlık dar bir yoldayız
Ellerimiz titriyor
Ve ne yaptığımızı bilmiyoruz
* (Refik Toksoy)