Salı, Ocak 31, 2012

matrak köfte, sulu kenny

Dışarısı kış kıyamet. Bir kartopu oynayacak, kardanadam yapacak insanım yok diye üzülürken kapı çaldı. Baktım kargocu gelmiş. Hayır, elbette kartopu oynamaya değil. Kenny'mi getirmeye! :))



Daha dün sözünü ettiğim, ekrandan bakıp iç geçirdiğim kapşonlu Kenny sweatshirt'üm bugün elime ulaştı ve anında sırtımdaki yerini aldı. Bu kara kış gününde hem içimi, hem de dışımı sımsıcak tuttu. Kenny mutlu, ben mutlu; daha ne isterim!

Teşekkürler Matrak Tişört :))

Pazartesi, Ocak 30, 2012

Matrak Köftelere Matrak T-shirt!

Bir süredir giyime kuşama ve alışverişe taktığım malumunuz. Ama bir sorun neden? Sorun sorun, çekinmeyin. Sorun ya! 
"Neden köfte?"
Çünkü çok güzel şeyler vaaar! :D İnsan görünce dayanamıyor, içi gidiyor. Üstelik benim gibi, giydiği şeylerin kişiliğini ve hayata bakışını yansıtmasını isteyenler için çok ama çok süper alternatifler var.
Mesela mı? Alın size Matrak Tişört !


"Türkiye'nin Tişört Hareketi" sloganıyla hem ülkesine, hem tişörte, hem de harekete meraklı olan bünyeleri (kiiim? ben miii!) hemen kendisine çekiyor bir kere bu site. Esprili t-shirt'ler, şık sweatshirt'ler, şeker mi şeker kapşonlular ve çantalar yetmezmiş gibi benim gibi kahve bağımlıları için komik kupalar da üretiyorlar. South Park, Sponge Bob, Şirinler ve Garfield gibi dünyaca ünlü karakterlerin lisanslı ürünlerinin yanı sıra kendi orijinal tasarımları da harika, siteyi gezerken içim gitti resmen. Ayrıca özel sipariş de verebiliyorsunuz, böylece hayalinizde yeşerttiğiniz bir ürünü sizin için üretip adresinize gönderiyorlar. Ama şahanelik burada bitmiyor sevgili köftegiller. Sitelerinde de görebileceğiniz gibi birbirinden şahane kampanyaları mevcut; özellikle Sevgililer Günü'nün yaklaştığı şu zamanlarda ne alacağını bilemeyenlere ilaç gibi gelecek eminim. Bir sevgiliniz yoksa da üzülmeyin, kapşonlu sweatshirt alana kupa hediye ederek hemencecik gönlünüzü alıveriyorlar :)
Ha, tişörtünüzü aldınız, pek de memnun kaldınız, o zaman da mutlu t-shirtler için 4 altın kural'ı uygulayarak uzun yıllar beraberce mutlu yaşayabilirsiniz sevgili köfteler :))
Matrak Tişört Facebook sayfası için buraya ve bir tişörtün tasarım hikayesi için de buraya tıklayabilirsiniz.

Salı, Ocak 24, 2012

klişe olduk!!!

Başlık, her ne kadar birazdan anlatacaklarımı çok iyi ifade etse de, bana ait değil. Sevgili babamın geçen akşam x bir durumda ettiği laf olur kendileri. Ebeveynlerim (cümle içinde kullandım, içim bir hoş oldu) beni adam edecekleri yerde gitgide bana benzemeye, benim gibi konuşmaya başladılar. Böyle de kötü örnek oluyorum insanlara, mutluyum gururluyum. Öyleyse gelelim klişenin faydalarına...
Şimdi efenim biraz aşk meşk olaylarından bahsetmek istiyorum. Biliyorum şoktasınız, bir bardak soğuk su için geçer canlarım. Ayrıca paniğe de gerek yok; anlatacağım şey yıllar yıllar öncesinde vukuu bulan bir olay. Zaten anlatmamın sebebi de bu. Üzerinden o kadar çok zaman geçti ki, hükmünü yitirdi. Elli küsur yılda bir kamuya açılan top secret devlet dosyaları gibi ben de bu dosyayı açmanın zamanı geldi diye düşünüyorum, öyleyse varım...
İlkokuldayız. Ben bir çocuğa aşığım. Çocuk benim kankama aşık. Çocuğun kankası da bana aşık. Nasıl ama? Klişeye bak hizaya gel. Ama duuur daha bitmedi. Aşık olduğum çocuk, kankamla aralarını yapayım diye benden yardım istiyor, ben de kankamı ikna etmeye çalışıyorum. Sanırım kankamın da gönlü var ama yüz vermiyor çocuğa. Klişelere doymadıysanız devam edelim; çünkü bir zaman sonra çocuğun kankası bana açılıyor sınıfın ortasında. Bana beni sevdiğini söyleyen ilk erkeğin suratına tokadı yapıştırıyorum. Evet öküzüm. Artık korktum mu, utandım mı, kızdım mı, niyeyse işte... Sonradan pişman oluyorum tabii ama yıllar sürecek bir lanetin de fitilini ateşliyorum. Sanırım çocukceğiz gidip yaptığım dangalaklığı tüm erkek milletine ispiyonladı; çünkü ondan sonra yıllarca ne aşklarıma karşılık bulabildim, ne de bulduğumu sandığımda mutlu olabildim. Ve öğrendim ki kalp kırmak da ayna kırmak gibi, laneti yıllarca üzerine yapışıyor insanın. Benimki ne zaman biter ya da hiç biter mi bilmiyorum ama siz siz olun öküzlük yapmayın. Gelinim sana söylüyorum, Mecnun sen anla!!! :)))

Pazartesi, Ocak 23, 2012

bridesmaids & boho braids :))


Haftasonu Betüşçüğüm'ün nişanı için Gölcük'teydik. Hazırlanmamız ayrı, gidişimiz ayrı, kalışımız ayrı, dönüşümüz de ayrı olaydı (bkz. olaylar olaylar!). Çok güldük, çok eğlendik, çok rezildik -her zamanki gibi diyeceğim ama olağanötesiydi bu seferki, legen-wait for it-daaary idik resmen sevgili köfteseverler. Ayrıntılara elbette girmeyeceğim ama kısaca şöyle özetleyebilirim; eğer bir film yapılacaksa o, bu haftasonunun filmi olurdu! Bridesmaids filmini henüz izlemedim ama bu haftasonunu ölümsüzleştirmek için ben de her an klavyeye sarılıp harekete geçebilirim, gardınızı şimdiden alın canlarım ;)) 
Bu arada nişan detaylarına inecek olursak, saç ve makyajımı kendim yaptım. Annemin gençliğinden kalma çok sevdiğim bir elbisesini giydim (vintage oldum vintage!), altına da topuklu çizmelerimi çektim. O elbiseye uygun bir saç stili düşünmüştüm önceden, sonra internette şu siteyle karşılaştım princess braided updo ve bayıldım. Kendi kendime dedim ki, şimdi bu saç şeklini bizim kuaförlere anlatsam başımın tepesinden ikinci bir kafa çıkarıp örgülere boğarlar, iyisi mi kendi işini kendin gör kızım. Evde birkaç denemeden sonra saçım modeldekinden daha uzun olduğu için birkaç modifiye yaptım ve ta daaa! Karşınıza fotoğraftaki köfte çıktı, üstelik tüm gece boyunca da bozulmadan durdu. Makyaj da aynı şekilde, doğal ve hafif bir biçimde halloldu. Ne kuaför stresi, ne de makyaj fiyaskosu yaşadım. Kafam rahattı anlayacağınız :)
Ancak biraz fazla rahattı sanırım; çünkü her gittiğim yerde bir şeyimi bırakıp gelmişim. Şemsiyem, saç spreyim ve diş fırçam ayrı ayrı yerlerde kalmış, hatırlamıyorum bile şu an nerede unuttuğumu. Yine de kendimi unutmadığıma şükrediyorum, geçirdiğimiz haftasonundan sonra o da olabilirdi, öyle demeyin :P

Cuma, Ocak 20, 2012

suluköfte bildiriyor...


  • Örgü işleri ve de şişleri son sürat gidiyor. Benim hızımla iki ayda tozluğun birini bitiririm, çiftin diğer teki de bahara artık...
  • On parmağımdaki beş marifetin yanına klozet söküp takmayı da eklediğim için mutlu ve de gururluyum...
  • Yeni yıl kararlarımdan "gıda boyasına son" başarıyla gerçekleşiyor. İkinci karar olan apartman yöneticiliği içinse çalışmalar devam ediyor...
  • Yayınevinden aldığım "Tüm Dersler 2. Sınıf" kitabıyla okula geri döndüm, derslerime çalışıp uslu bir çocuk gibi kitaplarımı yazıp teslim edersem mezun olacağım İnşallah...
  • Mağaza saldırılarım devam ediyor. En son Cevahir AVM'ne dadandığım için babam Cevahir'i yeni erkek arkadaşım sanıyor, konuyla ilgili sessizliğini koruması ise beni endişelere gark ediyor...
  • İstanbul'daki tüm Koton mağazalarını talan etmeme rağmen birkaç post önce bahsettiğim çiftli kartal yüzüğü bulamadım, arama ve kurtarma çalışmalarına ara verildi, kamuoyunda ümitler tükenmiş durumda...
  • Nesne aşkı ve indirim çılgınlığı Pull & Bear'deki leopar babetlerle devam ediyor... Tip için teşekkürler modaerator ;) 
  • Mağazada bir şey alırken kararsız kalıp yanımdan geçen x bir dişi kişiye fikir sorma trendi dün akşam 20.00 dolaylarında sona erdi. O gerizekalı suratsız paçoz beğenmediyse kesin alıyorum diyerek trendleri yıktım, gerekirse yolarım da hiaayyt!!!
  • Tamam, biraz gözüm kararmış olabilir... O son gözlüğü almayacaktım hacı...
  • fashiolista diye şöyle bir de site var, tıklayıp kendinizi kaybedebilir, hatta kafayı yiyebilirsiniz anacım... Ben İzmit'e doğru yola çıkıyorum, haydin hoşçakalın...
P.S. Hepi de börtdey tu yuu Haticem 

Salı, Ocak 17, 2012

bir kış masalı zımbırtısı

-Sulu Köfte Fotoroman İftiharla Sunar-
Başrolde: Savaşçı Köfte - Kardan Adam - Latife the Yeti
Metropole kar yağmıştır. Şehirdeki tüm yaşam adeta donar. Yollar kapanır, elektrikler kesilir, insanlar mahsur kalır. Bunlar yetmezmiş gibi, kar adamı yeti kılıklı Latife canavarı kara kışı fırsat bilip hortlamıştır. Latife the Yeti yollarda mahsur kalan masum insanlara saldırır, şehre dehşet saçar. Bunun üzerine masumların koruyucusu, kötülerin baş düşmanı, evimizin kahramanı Savaşçı Köfte kızımız onu durdurmak üzere yola çıkar. Köfte'nin peşine düştüğünü öğrenen Latife dağlara çıkarak doğal habitatına döner. Ancak Köfte peşini bırakmaz. Karda yürüyüp izini belli etmeyen Köfte sonunda Latife'yi karlı bir tepenin eteklerinde kıstırır. Tam okunu çıkarmış, atışını yapacaktır ki birden Kardan Adam araya girer. 

Peki bundan sonra ne olur?

a) Kardan Adam, Köfte'yi "ho ho ho" diyerek durdurur. Noel Baba'dan kalma çuvalın içinden bir çift bot çıkararak kıza verir. Çıplak ayakları karın içinde donmakta olan Köfte botlara bayılır, Latife'yi bile unutur. Unutulmaya dayanamayan Latife dağlara çıkarak kendini içkiye verir.

b) Kardan Adam, Yeti kılıklı Latife'nin boşanma sürecinde olduğu eski kocasıdır. Aslında Latife de ondan kaçtığı için şehre inmiştir. Ancak karısının kendisine döndüğünü sanan Kardan Adam, Köfte'nin karısını öldürmesine engel olur. Köfte'yi bertaraf ettikten sonra Latife'yi alıp dağa kaldırır.

c) Kardan Adam araya girince, Köfte'nin Latife'ye attığı okun hedefi olur. Latife, Kardan Adam'ın kendisine siper olup hayatını kurtarmasından çok etkilenir. Hemen oracıkta tövbe eder. Koşup Kardan Adam'a sarılır. Ancak Kardan Adam vurulmuştur, yarası ölümcüldür. Son nefesinde Latife'ye ilan-ı aşk eder. Latife gözyaşlarına boğulurken, Köfte de yaptığı hatadan dolayı pişmanlık duyar. O da silahlara tövbe eder, gider evinin kadını olur. 

d) Hiçbiri

e) Hepsi

Hadi bakalım...

funda çiçeği :)

hep kendi resmimizi koyacak değiliz ya, alın size çiçeemin resmi. ben funda(lık) bitkisini sırf çalılık sanıyordum, hani akdeniz bitki örtüsü vs. geyiği vardır ya. meğer çiçeği de varmış, pembiş pembiş açarmış. valla yıllarca süpürge otu diye anıldıktan sonra aslında bir çiçek olduğunu görmek benim çok hoşuma gitti. üstelik haftada bir kez su vermek yeterliymiş. ne kadan da tasarruflu, ne kadan da mazbut bir bitkiyim de mi ben? biraz su, biraz sevgi tamam, bir köşeye geçer fotosentezimi yaparım... snıf snıf :))

Pazar, Ocak 15, 2012

get well & farewell

bazen veda etmek zordur. tamam, genel olarak veda etmek zordur. ama yeni bir hayat, yeni umutlar ve hatta yeni bir burun :P teselli olabilir ayrılanlara. ayrılık da değil ya işte, sadece yeni bir bölüm hayatta. dilerim çok daha güzel ve tatlı ;) nice bölümlerin başlangıcı olur bu da...

Cuma, Ocak 13, 2012

hep benden bahsettiğimiz yeter kuzum, biraz da sen anlat lutfen

Baktım ki bu blogu iyice babamın malı gibi görmeye başladım, bu gidişata bir dur demek yerine biraz daha katkıda bulunmayı kendime görev bildim. Ancak maalesef hayat böyle geçmiyor sevgili köftesever. Bana kalsa geçer de, bu kafayla daha nereye kadar allasen? Bu sebeptendir ki kafaları değiştirmek lazım diyerekten çeşitli gündem maddeleri seçtim size kendi elcağızımla. Koyiim bi tabak bak valla çok seveceksiniz...

Sabah okudum bu haberi, güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Taylandlılar zaten bir tuhaf insanlar ama adamcağıza da diyecek bir şey bulamadım valla. Bağlılığın böylesi diyerek kısa kesiyor ve sizleri ölü gelinin suratındaki huzur ve mutluluk ifadesiyle başbaşa bırakıyorum.


Hah işte zurnanın zortladığı yer... Bir arkadaşımın uyarısıyla haberim oldu bu durumdan; sevgili hökümetimiz bu kadar refah size yeter demiş olacak ki işsizlerden sağlık sigortası adı altında her ay haraç kesmeyi uygun görmüş. Yalnız ve güzel memleketimin bir yerlerinde gizli bir kamera var ve birileri bize fena bir şaka yapıyor sanırım. Bari kameranın nerede olduğunu söylesinler de o yöne el sallayalım, tabii münasip bir el hareketiyle!!!


Harala gürele arasında unutmamamız gereken şeylerden biri... Çok güzel bir kampanya, hiç değilse ucundan kıyısından da olsa bir katkı. Van'da hala soğuktan donan, ölen çocuklar için bir şeyler yapmak isterseniz alın elinize şişlerinizi, yününüzü ve örmeye başlayın. Kendiniz öremiyorsanız da fark etmez, yardım etmek istedikten sonra hazırını da yollayabilirsiniz. Atkılar, bereler, yelekler, kazaklar, hırkalar; elinizde ne varsa, elinizden ne geliyorsa siz de katılın.


"Dünyanın en büyük karikatürü" by Erdil Yaşaroğlu
Arada güzel haberler de çıkmıyor değil tabii. Erdil Yaşaroğlu'nun çizdiği karikatür muhteşem, evrene mesajımızı gönderdik bence her an geri dönüş alabiliriz :)) Bu arada Guinness rekoru kırmış olmamız da işin cabası ama olaydaki güzellik bu kadarla da kalmıyor sevgili köftegil. Linke tıklayıp da videoyu izledikten sonra hemen yandaki facebook linkine tıklayarak Erdil Yaşaroğlu'nun bahsettiği fidan dikme kampanyasına destek olabilirsiniz. Evet, siz bu kadar şahanesiniz ;)

Pazar, Ocak 08, 2012

kısmet nasip hayırlısı ;)

Azmin zaferi, neye niyet neye kısmet, her işte bir hayır, umulmadık taş vs. vs. Adına ne derseniz deyin bazı şeyler hakikaten kısmet nasip hayırlısı. Artık secret mi yaptım farkında olmadan, yoksa wishlistim mi kanatlandı bilemiyorum ama panda bereme kavuştum. Üstelik boyutları da tam kafama göre, rengi ise şahane :)) Çift yüzüklü kartalım hala beklemede ama inanıyorum, o da bir şekilde çıkacak karşıma. Hem çıkmasa da biricik kankam bana daha güzelini almış bile, daha ne isterim ;))
Demek ki ne yapıyormuşuz? Olayları akışına bırakıyormuşuz, zaten olacağı varsa oluyormuş, biz hiç kendimizi üzüp hırpalamıyormuşuz (elbette ki artık bereden ya da yüzükten bahsetmediğimi anlamışsınızdır, mesaj verdim evrene biz çıkalım kerevetine :P) O vakit herkesin gönlüne göre olsun diyoruz, dileklerimiz bir bir gerçekleşsin wishlistimiz coşsun diyoruz ve hepinizi kocaman öpüyoruz! ;D

Cuma, Ocak 06, 2012

latifem

melaba. benim adım latife. eskiden eldivendim. şimdi suluköfte'nin özel ve resmi ilham perisiyim. nerden nereye işte, insan noldum dememeli nolcam demeli. ben de ilham perisi oldum, kader napalım, ne yazıldıysa o. aha da kalem. bi de ponpon kuyruğum var ama şimdi gözükmüyo. bir süredir izindeydim. ben yokken iyice azıtmış bizimki. zaten pek bişi de becerememiş, ay nolcak bu kızın hali, çok üzülüyom valla. piii şu odanın da haline bakın. bu pasaklılıkta ben bile kaybolurum be. aaa iyi fikir ha. bi kaybolayım da görsün gününü zilli. dıy dıy arayıp dursun ehehe. hadi soona görüşürüz muck!

Perşembe, Ocak 05, 2012

neye niyet neye kısmet vol. 873645

Hem beni özleyen esnafın hasretini gidermek, hem de yeni ördüğüm snoodu hava alsın iki çarşı pazar görsün diye gezdirmek maksadıyla kendimi dışarlara attım. Tabii ki asıl amacım indirime giren mağazalara baskın düzenlemekti. Onları en beklemedikleri anda yakalayarak kötü emellerime alet etmek istiyordum. Ve fakat yakalanan ben oldum sayın köftegiller. Ava gittim ve avlandım. Şöyle ki;


Yukarıda gördüğünüz iki güzel ve de özel nesne hesaplarıma göre benim olacaktı. Ben hesabımı bilirim, ancak gelin görün ki evdeki hesap çarşıya uymuyor sayın köftegil. Şu şirin bere göründüğü kadar şirin, ancak küçük. Benim fındık beyinli kafama bile küçük geldiyse elin koca kafalı alışverişseveri ne yapsın allasen, resmen rezalet, kınıyorum. Resimdeki birinci materyalimiz ise tüm aramalara karşın bulunamıyor. Gören ya da bilenlerin bu postun altına yorum bırakmaları rica olunur.



Gelelim köftenin avlandığı kısma. Aradığım nesneleri bulamayınca nesneye olan inancımı kaybetmiş halde geri dönüyordum ki, gözlük reyonuna takıldım. Köfteseverler bilir, bana her gözlük yakışmaz. Kafam küçük ya, dolayısıyla suratım da küçük ve çok sevmeme rağmen şu koskocaman güneş gözlüklerinden takamıyorum. Ama bu zilliyi çok beğendim, hemen takıp denedim. Bir hoşuma bir hoşuma gitti. Hemen çevirdim ordan geçen iki genç kızı sordum, baktım onlar da beğendi, kaptım geldim valla. Böylece 2012'nin ilk alışverişini de yapmış bulundum sevgili köfteler; ne diyeyim vatana millete ama en önce de bana hayırlı olsun, bereketli olsun, eh indirimimiz de bol olsun bu sene ;))

Not: Ulan sevgili mağazalar, "indirime girdiniz de bana mı girdiniz!" demek istiyorum ama yanlış anlaşılırız diye korkuyorum. İyisi mi siz indirin ben gireyim, tabii mağazaya yani... öhöm!

Not 2: Geçen senenin başında aldığım beyaz puantiyeli lacivert burnu açık babetlere aşık olduğumdan beri nesne aşkı neymiş öğrendim. Hey gidi günler hey, o zamandan bu yana kimbilir kaç kez aşık oldum, her zaman da aşklarımın peşinden koştum. Yani diyorum ki, siz de aşkınızın peşinden koşun, seviyorsanız gidin konuşun. İster bir biker bot olsun, isterse bir güneş gözlüğü, elbet sizin için de üretilmiş bir nesne vardır bu dünyada, valla ;)))

Çarşamba, Ocak 04, 2012

it's fnood time!

Pirinç örgü modelini keşfettiğimden beri kendimi durduramıyorum. İçimdeki ören bayan coştu resmen. Sanki emekli aylığım buna bağlıymış gibi sabah akşam örüp duruyorum. Ve itiraf ediyorum; en güzel örgü dizi izlerken örülüyor arkadaş! Gerçi istediğimden daha dar bir boyunluk oldu ama bu sayede bere olarak da kullanabilirim hehe. Bu arada sarı sevmeyen bünye hardal sarısı+bordo+petrol yeşili/mavisini bir arada (g)örünce kendinden geçti (hay senin kelime oyununa...!), kalan yünlerle çok daha çılgın projeler yapmayı planlıyorum. Beni izlemeye devam edin anacım!

Salı, Ocak 03, 2012

eski yıldan dost, yeni yıldan post olmaz!

Vallahi olmuyor. Tam üç gündür bloga yeni yılın ilk postunu yazayım diyorum ama aklıma yazacak bir şey gelmiyor. Devam eden DIY'larımdan bahsedeyim diyeceğim ama benim bile içim gıy gıy oldu, hem daha bitmeden ne projesi zaten, bitsin adabıyla koyarız postunu. Sonra yeni yıl kararlarımdan bahsedeyim, içinizi şişireyim dedim ama "1. Gıda boyasına son verilecek 2. Apartman yöneticisi olunacak"tan öteye gidememenin verdiği şişkinlik var bende de. Oradan da iş çıkmaz yani. Bu arada yeni yıldan ve dolayısıyla hayattan ne kadan az şey beklediğim, yani ne kadan mal bi insan (insan derken?) olduğum da meydana çıktı zaten. N'apsam bilmiyorum ki... İlgi çekmek için özel hayatımın abuk sabuk detaylarını anlatayım desem özel hayatım da yok, genel takılıyorum cicim, oyeah... Herkesin hayatının tek ve biricik öznesi benmişim gibi ona buna laf tokuşturmaya çalışsam, onunla da ben uğraşamam, malum meşgul insanım. Acep tekrar televizyona çıkıp reyting mi toplasam diyorum ama epi topu ondört (rakamla 14) izleyicim var ahan da şu sağ köşede, bi de onlardan olmayayım ayol arada. Dolayısıyla elimiz dizimizde, gözümüz yolda bekleyeceğiz sevgili köftehorlar. Bir dahaki yayına dek esen kalın...